AffetmiyorumAffet Olivier Messiaen!
Karlı bir dağ yolundayım, etraf sessiz, çevremdeki karlı ağaçların üzerinde arada bir öten karlı flüt sesleri, Olivier Messiaen’in altı dakikalık Le Merle Noir [The Blackbird ]’ini dinleyerek bir yamaçta kendini insan olarak boğmayı bekleyen bir kuşun yanına doğru yürüyorum.
(Bölüm 6-1)Sağ taraftaki bir karlı meşe ağacının üzerinde ne olduğunu bilemediğim bir yaratık var, görünümü şu biçimde:
Bu kuş olacak şey bir şeyler diyor, onu dinliyorum. Karlı dağın yolu ellerimi üşütüyor, duyduğum seslerin bir elbise gibi bedenimi sarmasını ve sessizleştikçe o giysinin kanat çırpan hava akımı içerisinde biraz daha ısınmayı istiyorum.
Albümün kapağı şöyle bir şey, o içeriye hapsedilmiş olan şey de ne:

AffetmiyorumAffet Olivier Messiaen! Hapsedilen Kuşlar Ağırceza Yargıcı
Olivier Messiaen’in bu kuş uluması: 6 dakikalık ve piyano tıngırtısı, flüt ulumaları eşliğinde on iki ton tekniği (kendi ifadesi ile de “total serial” yapılanma) ile ilerliyor, bu tekniği nasıl kullandığına bakmadan hemen çantamdan bir kitap çıkarıp serin dağ rüzgarı eşliğinde sayfaların arasındaki notalara bakıyorum.
Üstteki parti de: “flute”, alttakinde ise: “piyano” yazıyor, yanlış yazmış olmaları gerek, karlı bir dağ yamacında uluyarak uçan kuş görünümünden başka bir şey olmamalı aslında…
AffetmiyorumAffet Olivier Messiaen! O içeriye hapsedilmiş olan şey de ne.
Uzaktan Oliver Olivillo’yu gördüm sonra, başına kalın bir bere geçirmiş, iri çerçeveli gözlüklerinin camı buz tutmuşçasına koyu granit grisi görünüyor bu taraftan, herhalde gecenin bu yarısı yine flüt çalmak için çıkmış dışarıya, işaret ediyordu, sonra yanıma geldi. Elimdeki “partiyi” gördü, nereye gittiğimi sordu, yamacın yanına gittiğimi söyledim, yamacın kenarına doğru yürümeyi sürdürdük.
AffetmiyorumAffet Olivillo! Kendisinin kuş kayıt cihazı olduğunu söylüyor.
Olivillo yeni hastaneden çıktı, epeydir kendinin içine kuş girdiğini söylüyordu hastaneye yatırılmadan önce, üç ay kalmıştı; sonra çıktı, daha öncesinde bir defa daha yatırılmıştı, o zaman da kendisini kuş kayıt cihazı gibi hissettiğinden; izlediği filmlerdeki kuşların dahi sesini kaydetmeye başladığından bahsediyordu. Olivillo orta boylu, sakin bakışlı, kalın çerçeveli gözlükleri olan birisi, dedesinden kalan bir ördek çiftliğini tadilattan geçirerek “total serializm” diye bir okul kurmaya kalkmıştı. Sonra pek öğrencisi olmayınca, bu “total serializm” dediği şeyi müziğe uygulamaya çalışmış. Tam anlamak mümkün olmasa da bu total serializm dediği “şey”de bir müzik hücresi var. Burada her müzik hücresi , belirlenen bir “matematik düzenleme” içerisinde tek bir formülden çıkarsanarak oluşturuluyor. Ve bunun çevrimleri ile sürekli ilerliyor. Kimsenin pek dinlemeyeceği işler anlayacağın Modi, bir ara sana onun kayıtlarından göndereceğim. Hatırladığım kadarıyla ülkemize geldiğinde müzik çalışmaları için bakanlığa başvurmuştu. Bir yıl burada kalmayı düşünüyordu, bakanlıktan pek ses çıkmayınca ülkemizde bir süre Şen Kardeşler Düğün Salonu’nda orgçuluk yapmış ardından ülkesine geri dönmüştü.
Son mektubuna göre de Paris’teki Église de la Sainte kilisesinde org çalıyor epeydir… Bir ara kuşlar gezegeni diye bir gezegen olduğundan; kuşların kendisini o gezegene atadığından bahsediyordu. Sonra buraya geldi tekrar hastaneden çıkınca. Yaklaşık bir haftadır bu dağ kasabasında dolaşıp duruyoruz…
Tekrar flüte partisine bakarak yürümeyi sürdürüyoruz, Olivillo buraya bir türlü alışamamış olacak ikide bir öksürüp duruyor.
Flute partisinin hemen başında: “modere”, diyor Olivier,

AffetmiyorumAffet Olivier Messiaen! Flute partisi sol tarafımdaki karlı ağaç üzerinde ötmeyi beklerken,
yürümem gereken tempoyu elimdeki dal parçasıyla karların üzerine kısa bir an vurup sonra vazgeçiyor ve notalarına bakmayı sürdürüyorum:

AffetmiyorumAffet Olivier Messiaen! Tempo sürekli değişeceği için buna önem vermemeye başlıyorum, çünkü şu an kuşlar uluyor,
Tempoyu vurmayı bırakmamdan rahatsız olmalı ki Olivier, paltosunun iyice içine girip alacakaranlık bir gecede çınlayan beklentili bir kuş sesinin tonuyla:

AffetmiyorumAffet Olivier Messiaen! Alacakaranlık bir gecede çınlayan, beklentili bir kuş sesinin kararsız tonuyla öksürürken,
diyor, kulaklarımda ilk duyduğum o kalın Mi, rüzgarın alt baslarının koyu uğultusu içerisinde yankılanıyor ve onun armonikleri üzerine beşlisi ve oktavı nota partisi dışında sıralanmaya: adeta yazılmayan partinin içerisine girmeye çalışıyor, sonra sessizce bir ölçü beklemek zorunda kalıyorum.

AffetmiyorumAffet Olivier Messiaen! Gördüğün üzere bu karlı kış gecesi işim yokmuş gibi bir ölçüde beklemek ve beklentimi durduğum yerde beklemek zorunda kalıyorum,
Olivier, notalara uzun süre baktığımı görünce, kısa bir an tepedeki dolunaya bakıyor, ışığın yeterli olacağını düşünüyor, içinde: bir kayıt cihazı, bir armut, iki traş bıçağı, bir amorti çıkmış piyango bileti, bir ganyan kuponu, iki tane de gidilmemiş klasik müzik konser biletinin olduğu çantadan; ona noterde çalışan bir yakının hediye ettiği bir flütü çıkarıyor ve, “Yine başlama Oliver, bıktım artık senin şu kuş merakından, biraz çalmada şu kuşları dinleyelim, şu alacakanlığın sesini dinleyelim” dememe aldırmadan sanki bunu görmüyormuşum gibi:
“Un peu vif, avec fantaisie,” diyor ve o ilk üçlemesini flüte üflüyor, hemen şuradaki:

AffetmiyorumAffet Olivier Messiaen! Burada f oldu mu şimdi hiç, bak gerçek hayat burada ve şu an burada böyle bir f duyamadım,
Sonra ne oldu peki? Sonra, “Nasıl, oluyor mu?” dercesine baktı.
“Bırak bu kuş taklidi işlerini Olivier,” dedim, “Şurada iki kuş sesi dinleyemeyecek miyiz, bildiğin kuşları taklit ediyorsun sen dostum, bak kuşlar bile kaçmaya başladı, bu flüt bozuk olmasın, daha özgün bir şeyler yapsana, neydi şimdi bu üç ses?”
Olivier bunu duyunca bozuldu: “Gerisini dinle, bunu on iki ton üzerine total seriler halinde oluşturuyorum.”
“Neyin total serisi, dostum, kuşları taklit ediyorsun işte, en azından bazı yerlerini değiştirseydin…”
Olivier Olivillo biraz canı sıkılmış olsa da bozuntuya vermeden, kenarına biraz daha yaklaştığımız ilerideki yamaca doğru baktıktan sonra, bütün itirazlarıma aldırmadan cebinden çıkardığı şarjlı bir cihazdan çaldırdığı piyano tangırtısı üzerine flütünü çalmayı sürdürdü.

AffetmiyorumAffet Olivier Messiaen!Bildiğin karaoke yapıyor,
Bitirdiği zaman yamaca on adım kadar yaklaşmıştık, flütü çantasına koyarken, “Son bitirişte seri tonal total kodalı on iki ikilemeyi dört kısa bölümle birleştirdim,“ dedi, dedi demesine de nefessiz kaldığı için zar zor nefes almaya çalışıyordu; arada bir arkamızdaki yola doğru bakıyordu.
“İyi yaptın o tonal totalli kodalı on iki bölümle, öyle mi?” dedim sakin bir ses tonuyla, “altı dakika boyunca bütün kuşları uzaklaştırdın çevremizden dostum, bak, duydukları ses o kadar yapay olacak ki şu taraftaki kuşlar dahi uzaklaştı, asla kuş sesleri bir takım sembollere hapsedilmemeli, asla doğadaki şeyler insanların dünyasındaki işaretlerin içerisine hapsedilmemeli, bunu yaptıkça yapaylaşıyor her şey, bak; sen bile sesleri kaydedeceğim, yok notaya alacağım derken bütün işaretlerden ve dillerden bağımsız olan şu sesleri dahi ön yargısız dinleyemez oldun, sürekli o yaptığın nota işaretleri seni seslerin kölesi yapmaya başladı…”
Sonra bir şey hatırlamışçasına aceleci bir ses tonuyla:
“Şu ziraat fakültesini bitirmelisin dostum,” dedim, yamacın kenarına epey yaklaşmıştık, dolunayın limon kabuğu sarısı parıltısı kırık beyaz karların üzerine ufalan yaprak parçalarıymışçasına düşüyor; arada bir rüzgar uzak bir dünyaya çağırırcasına puslu bir bulut parçasını dolunayın önüne doğru itiyordu. “Onu bitir, elinde en azından ziraat diploman olsun, ondan sonra bir devlet işine gir, boşta kaldığın zaman kuş peşinde mi koşarsın, kertenkele peşinde mi koşarsın, ne peşinde koşarsan koşarsın…”
“Ama o dört kısa bölüm…”
“Ehh, bırak da şu çevremizdeki hayaletleri dinleyelim biraz dostum…” diyorum Olivillo’ya yamacın aşağısındaki kargaların gölgelerinin düştüğü karlı ovayı göstererek, o hala çaldığı şeyin onu bağladığı ses zincirlerinden bir türlü kurtulamıyor.
“Bak Olivillo, seni çocukluğundan beri tanırım, teyzenden az borç almadım, ama neden hiç kuş beslemedin, en azından karga beslemeliydin. Sürekli la tonu üzerinden ton değiştirip durarak bir sonat fikrini yenileyip durmuşsun dostum, o çaldığın koda o kadar kuş topluluklarında çocuk bayramını kutlayan kanatları göğe dikilmiş bir uçuş alayını andırıyor ki, buna içine kuş atılmış kara flüt alayı diyeceğim… Doğru, çok ayrıntılı bir on iki nota çevrimleri eşliğinde ve onun dönüşümleriyle oluşturduğun dörtlü bir yapı var… Sonra şunu algıladım, her total tekrarlamayı yarım ses arttırıyorsun, bu gayet hoş seni kerata seni, bu kuşların kromatik seslerini seriler ile anlatmak için sıkı bir yöntem. Ama Bach sana bir şeyler söylemeli bu konuda. Bach kromatik yapıyı sadece ton geçişinde, ya da bitirişte bir beklenti unsuru olarak kullanırdı. Sen ise beklenti unsurunu bekleme ve sürekli bunu söyleme istasyonu yapıyorsun. Sonrasında da bu süreci, on iki notayı tersine çevirerek tekrar ediyorsun. Piyanoda pedal ise sürekli basılı halde, ne demek basılı değil, baksana şuraya:

AffetmiyorumAffet Olivier Messiaen!- Bu bisiklet pedalı mı,
Bu bisiklet pedalı mı, pedal kullanmadıysan, bu ne peki, daha başında pedalla başlamadın mı mevzuya?”
Olivillo pedalı görünce: “Sürekli kullanmıyorum ama,” diyor biraz şaşkın bir ses tonuyla, “O pedalı orada yanlışlıkla unutmuşum…”
“Tabiii basması kolay geldi, bir defa bas ondan sonra bisiklet gitsin öyle mi? Derdin ne senin dostum, bisiklet kullanarak füg mü bestelemeye çalışıyorsun, piyano pedalı bu; bozulursa ne olacak, o sesleri kime dinleteceksin sonra, bu piyano denen alet için insanlar kaç ay çalışmak zorunda sen biliyor musun? Sonat allegrosu yapanlar dahi senin yaptığını yapmıyor.”
“Neden yapmasınlar ki?”
“Neden yapmasını var mı? Sürekli reçitatif bir yapı var onlarda, bu tekdüzeliği kırmaları gerektiği için, eğer piyanoyu senfonik bir yapıda kullanacaklarsa hemen pedalları çeviriyorlar…”
“Bu doğru olabilir…”
“Ama buradaki pedal kullanışında sağlam bir sonorite var azizim, bu gizli yapı: tiz perdelerin alt baslar üzerinde kanatları iki yana hızla çekilen bir kuş çığlığının yankılanması gibi iyice yaylanan sıkı bir sonorite oluşmasını sağlıyor. Ses dolgunluğu karlı bir dağ yolunda yürürken duyulan göğünü uzaya çevirmiş bir güvercin ötüşünü andırıyor.”
Sonra ne mi oluyor? Sonra aşağıdaki karlı ovaya bakmaya başlıyorum…
Kataloğun arkası:
Le merle noir (“The Blackbird “), Fransız besteci Olivier Messiaen’in flüt ve piyano için yaptığı oda çalışması. 1952 yılında yazılmış ve ilk olarak seslendirilmiş ve bestecinin, beş dakikadan fazla süren, bağımsız yayınlanmış en kısa çalışmasıdır. Bu eser Fransız flüt ve piyano repertuarı için temel bir unsur haline geldi. Kompozisyon , Paris Konservatuarı’nda Messiaen’in profesör olduğu bir komisyon tarafından piyano ve flüt için oluşturuldu. Concours de flûte’nin o yılın galipleri Daniel Morlier, Jean Pierre Eustache, Jean Ornetti, Régis Calle ve İngiliz flütçü Alexander Murray’di. Messiaen’ın kuş bilimine ve özellikle kuş şarkılarına uzun süreli bir ilgisi vardı. Stilize edilmiş kuşları eserlerine dahil edişi, onun ilk çalışması olmamasına rağmen, Le merle noir, kuş seslerine dayanan eserlerinin başlangıcıydı ve Messiaen daha sonra kuş seslerinden esinlenerek farklı çalışmalar da yapmıştı.
Ton dizisi: Am, F, D#m, C, A#, F#m, A#, Dm, D…

AffetmiyorumAffet Olivier Messiaen! Ve o kayıt cihazı.

AffetmiyorumAffet Olivier Messiaen! Ve o kuş.
Başka bir vaziyet: Sanat mı, kara para mı, küratör mü, alıntı mı, çalıntı mı, varsayın-tı mı?
Başka bir vaziyet: Sanat mı, müzik mi, alıntı mı, çalıntı mı, varsayın-tı mı?
Bölüm 6 AffetmiyorumAffet Raskolnikov!
Bölüm 7 AffetmiyorumAffet Raskolnikov! Ve o balta:
Bölüm 8 AffetmiyorumAffet Raskolnikov! Ve o rehin kutusu:
Bölüm 9 AffetmiyorumAffet Rakolnikov! Ve Lizaveta Ivanovna:
Diğer vaziyetler:
AffetmiyorumAffet Wittgenstein!
AffetmiyorumAffet Modi e Jeanne!
AffetmiyorumAffet Alexander Scriabin!
AffetmiyorumAffet Olivier Messiaen’in Kayıt Cihazı!
Ve:
AffetmiyorumAffet Olivier Messiaen!
GÜNCELLENİYOR…