Soğuk ve hafiften kar yağan bir geceydi, dostum ünlü ama meşhur olamamış sanat dedektifi Mellini Nomüzikoloni şömine başında oraletini içerken masa başında bir tuvalin üzerine eğilmiş dört kişiye bakıyordu, masa başındaki dört kişinin dünyanın en önemli kimseleri olduğunu size söylemeliyim, zaten birazdan haklı olduğumu anlayacaksınız:
Şu sağ taraftaki gözlüklü ve çift sıra kolyeli olan kişi Elmyr de Hory diye birisi ve kendileri ünlü ama meşhur olamamış bir ressam, şu an çok önemli bir iş olan: ‘Sanat çevresini İbıza’da dolandırma’ planını yapmakla meşgul.
Onun yanındaki esmer, geniş yüzlü olan ise sahte tablolar yapma konusunda dünyamızın milli gururu olan David Stein diye birisi, o da Elmyr denen adam ile işbirliği içerisinde ve masadaki tabloyu nasıl kopyalayabileceklerinin hesabını yapıyor.

İşte suç altı…
Onun sağındaki şu oralet içen geniş omuzlu adam John Myatt diye birisi, kendisi sürekli yanında ateşli silahlar olarak Monet kopyalama klavuzlarını taşıdığı için yeterince gün ışığı yoksa yanınına yaklaşmamanız gerekir, sizi dahi kopyalayıp aklınızı başından alabilir.

Monet mi, iki köprü, biraz da ışık oyunu işte…

Büyük üstat Myatt ve Monet…

Ne kadar da ‘gerçek’ değil mi?

Samsung Global Newsroom’dan ‘BÜYÜK’ SAHTELER… Zamsung, ‘Büyük işler yap!’ Birileri sahte diyene kadar şu ‘fotoğrafımızı’ şuraya asalım!
Büyük üstat John Myatt’nin yanındaki ise dünyamızın ünlü sanat simsarlarından Eric I. Spoutz, bu Eric denen adam işe dedesinin manav dükkanında marul satarak işe başlamış, sonra aralarında gayet yakın bağ olduğu için sanat simsarlığı işine girmiş.

Marul ticareti ile sanat ticareti arasında ‘doğal bağlar’ vardır…
En son, daha doğrusu dün gece bu Elmyr de Hory denen adamın geldiğinden bahsetmiştim, şuradan bakılabilir: Şuradan
Sonrasında her şey çok hızlı gelişti ve bu Elmyr denen adam dostum Mellini’ye çok fazla zaman kaybettiklerini bir an önce diğer üç kişiyi buraya getirmesini söyledi, bir saat sonra gelecek olanlar gelmemişti, o nedenle hemen o gece bu üç kişiyi aradık ve acele şehrimize gelmelerini istedik, onları tren istasyonundan bir saat kadar önce aldığımı söylersem bu üç ‘yüksek sanatçı’ herifin bu odada ne işi olduğu sorusunu yeterince cevaplamış olacağımı düşünüyorum.
Mutfağa geçip beş oralet hazırladım ve tekrar odaya girdim, tepsiyi masanın üzerindeki büyük tablonun üzerine, evet tam üzerine koyduğum zaman kalabalıktan bir ses yükselmişti:
Oooo oraletlerimizde gelmiş, başlayalım artık.
Masanın üzerindeki tablo şöyle bir şeydi:

Ünlü Macar ‘sanat sahtekarı’ Elmyr de Hory’ye atfedilen bu iki yağlı boya tabloyu Elmyr kabul etmedi ve şöyle dedi: Birisi kopya sanatımı kopyalıyorlar, kopyanın bu kadarına da pes, bu kopyalar kopya sanatımın bir kopyası değil.
Masadakiler tekrar tartışmaya başladılar, Myatt denen adam bu işlerin kesinlikle Elmyr denen adama ait olduğunu söyledi, Elmyr denen adam masaya bıraktığım oraletlerden birisini kendine çekip öfkeyle Myatt denen adama bakarak:
“Sanatımı taklit ediyorlar, bunu yapanlar gerçek ressam olmalı, dedi, bu kadar kötü bir Monet kopyası yapabileceğime inanıyor musunuz?”
Masadaki bütün sanat sahtekarları başını olumlu anlamda sallayınca Elmyr dostum Mellini’ye doğru baktı:
“Siz söyleyin azizim Mellini, bu sahte tablo sahteleri açık eden sahte sanatıma bir hakaret değil de nedir?”
Dostum Mellini korku veren bakışlarla şöminenin yanından masaya doğru iki adım attı, elindeki oralet fincanıyla masadaki tabloyu işaret edip:
Sahtenin de sahtesini yapmışlar sanki, yine de sahtesine epey benziyor.
Elmyr denen adam öfkeyle haykırdı, sahte bir sanat otoritesine ihtiyacımız var azizim, bir sanat sahtecisi de olsam, yaptığım sahte tabloların sahtesini kimse yapmamalı, kimse adımı kullanmamalı.
O sırada kapı çalındı, beklediğimiz kişi olan ünlü sanat otoritesi Guy Wildenstein gelmiş olacaktı, elimdeki gazetemi katlayıp ceketimin sağ cebine koyarak dışarıya çıktım, dörtlü ganyan tutar umarım, kapıyı açtığımda Guy Wildenstein denen adam karşımdaydı;
“Zellini, affedersiniz Mellini içeride mi?”
“İçeride efendim, diğer tayfa da burada.”
“Tayfa derken…”
“Diğer yüksek sanat üstatları demek istedim…”
“Anladım, şu taraftandı değil mi?”
“Elbette, ne içersiniz, mutfakta biraz…”
“Zoralet değil mi…”
“Oralet efendim, dilerseniz size de bir fincan getirebilirim.”
Bu Wildenstein denen adam içerideki odaya geçerken mutfağa girdim, bir oralet daha hazırlayıp odaya geçtim, masa başındaki tartışmaya bu sanat otoritesi de dahil olacağa benziyordu, masanın sol tarafında durmuş; dikkatle masanın üzerindeki Monet’nin ve ünlü sanat sahtekarı Elmyr’in sahtesi olan ‘sahte tabloya’ bakıyor, arada bir Myatt denen adama bir şeyler söylüyordu.
“Bu sahte tablo gerçek sayın Elmyr, diye söze başladı, fırça kullanımındaki sakinliğe bakarsanız bu kişinin siz olduğunu anlarsınız.”
“Nasıl olur, böyle bir sahte tabloyu yaptığımı hiç hatırlamıyorum.”
“Yapmış olmalısınız sayın Elmyr, Cordy’nin müzayede evi yetkilisi ile görüşmem bu kararımı daha da netleştirdi, İbiza’da çok hareketli bir hayat geçirdiniz, o sırada kaç tablo yaptığınızı hatırlıyor musunuz?”
“Çöpe attıklarımı saymazsak sanırım bin civarıydı…”
“Kaç ressamı kopyaladınız peki?”
“Bunu hatırlamıyorum şu an, Modi, Cezanne, Dufy, Pufy, Gufy, Zufy ve bir çok ressamı kopyaladım sanırım…”
“O halde bu tabloyu da siz kopyalamış olamaz mısınız?”
Elmyr denen adamın aklı karışmıştı, bir yandan da bu tabloyu sahiplenmenin kendine getireceği yararları düşünüyor gibi görünüyordu.
“Peki bu tabloyu kendimin yaptığını kabul edersem elime ne geçecek?”
Bu sırada dostum Mellini söze girdi oraletinden iki yudum aldıktan sonra:
Siz ünlü bir sanatçı, HATTA DAHA DA İYİSİ büyük bir sanat sahtekarısınız Elmyr, yaptığınız her tablo büyük paralar ediyor şu an, çünkü sizin yaptığınız bu binlerce tablo teşhis edilmeli ki sanat otoriteleri rahat nefes alsın, ne zaman bu tablo gerçektir diye rapor verseler altından siz çıkıyorsunuz ve tablonun sahte olduğu görülüyor. Yaptığınız sahte tablolardan bir sergi açın ve bunları kataloglayın, böylece sanat otoriteleri at koşturacak bir alan kazanmış olsunlar. ‘Sanattan anlamayanlara’ sahte gerçeklerle yapay anlamlar üretmeyi sürdürsünler.
“Ah sanat otoriteleri,” diye söze girdi Elmyr, “onlar sürekli çok şey biliyormuş gibi görünmeye çalışıyor, tüm dünya ise kurumların ve bu uzmanların kendilerini aptal yerine koymasından hoşlanıyor, bütün sanat uzmanları aslında birer sahtekardır artık.”
Sanat otoriteleri gerçekçi biçimde yanılıyor artık…
Sonra dostum Mellini şöminenin yanına gitti ve koyu gri bir çantadan bir pasaport çıkardı, pasaportu getirip masaya bıraktı:
Pasaportunuz hazır, bu defaki isminiz biraz uzun, artık sizi kimse dolandıramayacak çünkü sanırım bu gerçek isminiz.
Pasaportun ön sayfasında: Elmyr Ferenc Huffman, yazıyordu.
Kalabalıktakiler Elmyr denen adamı ‘sahte gülümsemelerle’ tebrik etmeye başladı: Gerçek sizden yana azizim; artık sizi hiç kimse dolandıramayacak.
VAZİYET SONSUZ METİN GEREĞİ ŞURADAN DEVAM EDECEK…
GÜNCELLENİYOR…
SORU:
Sahte tablo ne zaman sahtedir?
CEVAP:
Para etmediği zaman!
VE ZOONUS:
Ünlü ama meşhur olamamış sahteci Elmyr; bir koleksiyoner kadına duvarındaki sahte Gükasso tablosunu sattıktan sonra Kükasso’nun her imzasına milyonlar biçen sanat otoriteleri için Tikasso, Mikasso ve Lükasso üzerinde çalışırken:
GÜNCELLENİYOR…
Başka bir vaziyet: Sanat mı, kara para mı, küratör mü, alıntı mı, çalıntı mı, varsayın-tı mı?
Başka bir vaziyet: Sanat mı, müzik mi, alıntı mı, çalıntı mı, varsayın-tı mı?
Başka bir vaziyet: Sanat mı, alıntı mı, çalıntı mı, varsayın-tı mı?
Başka bir vaziyet: Sanat mı, Monet mi, borsa mı, sanat otoritesi mi, alıntı mı, çalıntı mı, varsayın-tı mı?
Başka bir vaziyet: Sanat mı, varsayın-tı mı, Modi mi, Elmyr mi, Heury mi, Bory mi, Sury mi, Zury mi, Nury mi, Myatt mı, Fiat mı?
I pay a visit each day a few sites and websites to read content, except this webpage presents quality based articles.