Bırakın İnsan Kalalım – Vik | Çeviri ve Önsöz: Mellini / Restiamo Umani – Vittorio “Vik” Arrigoni

Vittorio “Vik” Arrigoni
Diario da Gaza

Eve geldiğinde iki defa yüzünü yıkadı, Victor Jara açtı, defalarca Manifieasto’yu dinledi, hiçbir yayınevi ondan istemediği halde boş zamanlarında İtalyanca’dan çevirmeye çalıştığı Vik’in (Vittorio “Vik”  Arrigoni’nin) kitabının bitmek üzere olduğunu fark etti, son çevirdiği sayfayı yüksek sesle bir süre okudu, Vik’in fotoğraflarına baktı bir süre, her birini fotoğraf kağıdına bastırıp çevirdiği kağıtların durduğu sarı kutunun kenarına koymuştu, işte şu fotoğraf, aktivist Vik Filisten’de boğulmadan kısa bir süre önce çekilmiş, Vik’in ağzının kenarında kahverengi gövdeli, siyah saplı piposu, başında siyah gemici şapkası, boynunda sarı taşlı dar kolyesi ile geniş ipli kolyesi, siyah tişörtü ve siyah yeleği yine sırtında, sol elinde kıvırdığı bir defterin sayfasına sağ elinde tutuğu bir kalem ile bir şeyler yazıyor, ne yazıyorsun Vik, diye sordu kendi kendine, sonra hüzünle mırıldandı, restiamo umani Vik, restiamo umani, ardından başak bir fotoğrafa baktı, Vik Gazze sahil kenarında bir kayaya oturmuş uzaklara bakıyor, sağ dizine küçük bir netbook yaslamış, sağ eli netbookun klavyesi üzerinde, sol eli ise sağ dizinde, uzaklara doğru bakmayı sürdürüyor, işte gerçek buydu, bu fotoğraflar her şeyden gerçekti, gerçek ancak başkası için adalet isteyen insanların bakışlarında varlık bulabiliyordu, fotoğrafları kutunun kenarına bıraktı, bir kağıt çekti sol kenardan kağıda bir şeyler karaladı, sevgili dayım Vik’in kitabının çevirisi bitmek üzere, kitabı basacak aktivist bir yayınevi arıyorum, sonra birden durdu, kalemi kağıdın ortasına koyup kağıdı ikiye katlayarak kutunun kenarına bıraktı, öylece kutuya bakındı, kime gönderecekti ki bu ilanı, birine seslenir gibi yazmaya başlasa da birden fark etmişti, hiç kimseye seslenemiyordu.

Adalet isterken katledilen barışçı insanları düşündü, sonra duvara bir yumruk daha indirip öfkeyle gülümsedi, ne olursa olsun en azından kavram olarak adalet diye bir şey var, diye mırıldandı.

Aklına intihar düşüncesi geldi o an, sonra yaşamın intihar olabileceğini düşünerek bunu geçiştirdi.

Bir an Filistin’e gitmeyi düşündü, ya da Afrika’ya, epeydir de aklındaydı bu, aktivist bir gönüllü olarak oralarda yapabileceği çok şey olacaktı mutlaka, peki bir tonmeister ne yapabilirdi orada, hem Vik’i düşündü, onca barışçı eyleme katılmıştı, sonra aşırı bir grup tarafından kaçırılmış, serbest bırakılması için şartlar öne sürülüp süre verilmiş, darp edilmiş ve daha süre dolmadan boğulmuştu, barış iyi bir şey olabilirdi ama barışçı olmak iyi bir şey miydi, öyle ise neden en çok zarar görenler barış içinde yaşayan insanlar değil de barışçı insanlar oluyordu…

Vittorio Arrigoni
Diario da Gaza
(articoli scritti per il manifesto nel dicembre 2008 – gennaio 2009)
29 dicembre 2008
Diario di un pacifista
sotto le bombe

 

18:05, Marna evi, Gazze şehri

Gök, yeri dahi sarsan gürlemelerle sürekli sarsılırken bir kükürt kokusu havayı dolduruyor. Kulaklarım şimdi patlamalara karşı sağır, gözlerim bütün cesetlerin gözyaşlarını dökerken. Gazze’nin ana hastanesi olan El Shifa Hastanesi’nin önünde duruyorum, İsrail’in hastanenin inşaat halindeki bölümünü bombalama tehdidini yeni öğrendik. Wea’m hastanesi dün bombalandığı için bu yeni bir şey değil, İslam Üniversitesi ve Rafah’ta bir ilaç deposu ile birlikte bu da yıkıldı, hatta sınır boyunca dağılmış çeşitli camilerle birlikte. Birçok SİVİL yapıdan bahsetmiyorum bile.

Görünüşe göre artık “mantıklı” hedefler bulamıyorlar, hava kuvvetleri ve donanma ibadet yerleri, okullar ve hastaneleri hedef alarak zaman öldürüyor. Her saatte bir 11 Eylül daha ve yarın her zaman yeni bir yas günü, her zaman öncekiyle aynı.

Helikopterlerin ve uçakların sürekli tepede olduğunu fark ettiniz, bir flaş görüyorsunuz, ancak zaten bir “geyiksiniz” ve uçuşa geçmek için çok geç. Şerit’teki bombalara karşı sığınak yok ve hiçbir yer gerçekten güvenli değil. Refah’ta arkadaşlarımla iletişim kuramıyorum, Gazze Şehri’nin kuzeyinde yaşayanlara bile, telefon hatları aşırı yüklü olduğu için olduğunu umut ediyorum. Umuyorum. İnşallah. 60 saattir uyumadım ve her Gazze’li için de aynı şey geçerli.

Dün geceyi diğer üç ISM üyesi ile birlikte, Jabalia mülteci kampındaki Al Awda hastanesinde geçirdik. Biz oradaydık çünkü daha önce hiç gerçekleşmemiş olan çok korkunç bir kara baskınından korkuyorduk. Ancak İsrail tankları Şerit’in tüm sınır boyuna gönderildi ve görünüşe göre ceset parçaları için bu gece cenaze yürüyüşü yapacaklar. Saat 23:30 civarında hastaneden yaklaşık 800 metre uzakta bir bomba düştü, şok dalgası birkaç pencereyi birbirinden ayırdı ve yaralılar tekrar yaralandı. Bir ambulans geldi, sonra da minnetle boş bir camiyi havaya uçurdular. Ne yazık ki, aslında kötü şansla hiçbir ilgisi olmasa da, sivilleri katletmek için suçlu ve terörist irade ile, bir İsrail bombası da camiye bitişik olan binayı vurdu, bu da yok edildi. Altı küçük kız kardeşin minik bedenlerinin molozdan çekildiğini izledik – beşi öldü, biri hayatını tehdit eden koşullarla hala hayatta. Küçük kızları karartılmış asfaltın üzerine koydular ve artık onlar; kullanılamadıkları için atılan kırık bebeklere benziyorlardı.

Bu bir hata değil, gönüllü ve alaycı bir dehşetti. 320 ölü, binden fazla yaralı var ve Shifa’daki bir doktora göre, bunların% 60’ı uzun bir acıdan sonra önümüzdeki birkaç saat veya gün içinde ölmeye mahkum. Birçok kayıp var ve son iki gündür umutsuzluğa kapılan eşler hastanelerde kocalarını ya da çocuklarını arıyorlar, çoğu zaman ise boşu boşuna.

Morg ürkütücü bir gösteri. Bir hemşire bana saatlerce arama yaptıktan sonra bir Filistinli kadının kocasını kesilmiş elinden tanıdığını söyledi. Kocasından geriye kalan tek şey ve parmağındaki evlilik alyansı, birbirlerine ettikleri sonsuz aşk yemininden kalan. İki ailenin yaşadığı bir evde ise, vücutlarından çok az şey kaldı. Akrabalarına bir büstün yarısını ve üç bacağı gösterdiler.

Şu anda Serbest Gazze Hareketi’ne ait teknelerimizden biri Kıbrıs’ın Larnaka limanından ayrılıyor. Gemideki arkadaşlarımla konuştum. Onlar ilaçları kahramanca ilacı toplayıp teknenin her yerine yerleştirdiler. Yarın sabah 8.00 civarında Gazze limanına ulaşması gerekiyor. Burada, limanın sonsuz bir bombardıman gecesinden sonra hala var olacağını umuyoruz. Bütün gece onlarla temasta olacağım. Lütfen, birisi bu kabusu durdursun.

Sessiz kalmayı seçmek, şu anda soykırımın bir şekilde desteklenmesi anlamına geliyor. Öfkeni haykır, “medeni” dünyanın her başkentinde, her şehirde, her meydanda, kendi acılarımızı ve teröre karşı olan çığlıklarımızı kapsayan bu öfkeni haykır. İnsanlığın bir parçası orada ölüyor, merhametli bir biçimde dinlenirken.

……

Vittorio “Vik” Arrigoni

Gazze Günlüğü

 

KİTABI “BAĞIŞ KARŞILIĞI” EDİNMEK İÇİN BİZE ULAŞABİLİRSİNİZ. AŞAĞIDAKİ HESABA YAPACAĞINIZ “EN UFAK BİR BAĞIŞI” BELGELEMENİZ VE BU BELGEYİ BİZE GÖNDERMENİZ; KİTABI EDİNMENİZ İÇİN YETERLİDİR.

Fondazione Vittorio Arrigoni “Vik Utopia”
Onlus
C.F. 97624110157
IT 08 U 0311151000000000001975
UBI Banca Filiale di Bulciago
e-mail: presidente@fondazionevikutopia.org
Tel. 334 1617155
Alla Fondazione può anche essere
destinato il 5 per mille dell’Irpef.

 

EKLER:

Vik’in annesi Egidia Beretta Arrigoni teyzemden mektup:

Bir insanın kahraman olması, evinin kameralarla dolması  ve manşetlere çıkması için ölmesi gerekliymiş. Peki, birinin insan kalması için ölmeli mi? Hatırlıyorum 2005 yılbaşında Vittorio, Ben Gurion Havaalanı’nda tutuklandı ve hapsedildi. Bileklerinde kelepçeler yara açtı. Konsolosluğunu araması engellendi. Abuk sabuk bir sürü durum. Aynı yılın Paskalya’sında, Ürdün Sınırı’ndaki Allenby Köprüsü’nde İsrail polisince ülkeye girişi engellendi ve bir otobüse tıkıldı. Yediye karşı bir olarak (bir tanesi kadın polisti), profesyonelce görünen yaralar bırakmadan “ustaca” dövüldü. Arkasından onu yüzüstü yere fırlattılar ve son olarak saçını makineyle kopardılar.

İsrail’de istenmiyordu. Bir yıl önce kız arkadaşı Gabriele’yle birlikte Budrus köyünde Utanç Duvarı’na karşı kızlar ve erkeklerle birlikte gösteri yapmıştı. Çok yıkıcıydı. Oradakilere en güzel partizan şarkımız “Çav Bella”yı ve sözlerini öğretti.
O günlerde hiçbir TV Kanalı uğramamıştı. Hatta Filistin karasularında teknede İsrail komandolarının saldırısına uğradığında dahi kimse kapıyı çalmadı. Ramle’de hapse atıldı ve hemen ardından üzerinde sadece elbiseleriyle eve gönderildi.
Yine de bize soğukkanlılıkla yaklaşan, evimizi “abluka” altına alan, taşkınlık göstermeyen ve Vittorio, idealleri ve seçimleri hakkında konuşma fırsatı veren televizyona ve basına müteşekkirim.

Kaybettiğim evladım hiç olmadığı kadar canlı. Tıpkı toprağa düşmüş ve bire yüz verecek bir başak tanesinin ölmesi gibi. Görüyorum ve duyuyorum bunu arkadaşlarının sözlerinde. Hepsinin üzerinde çok genç insanlardan, bazıları uzak, bazıları yakın. Bildikleri ve anladıkları Vittorio ile ve hatta şimdi daha fazla, “Ütopya” bir anlama kavuşuyor. Vittorio’nun dediği gibi, “Filistin, evinizin önüdür”. Vittorio’dan hep ayrı düştük ancak artık hiç olmadığı kadar ona yakınız. Her geçen saat, çok sevgili Gazze’sinden esen bir rüzgâr gibi, onun varlığını yüceltiyor.

Akdeniz, onun umut mesajını ulaştırmak ve sesi olmayanlara, zayıflara, ezilenlere ve dövülenlere sevgisini ulaştırmak için çağıldıyor.

İnsan kalın.

 

Comments

comments