Serpico Kadar Olabilmek. Demir Abla ile Serpico Filmi Analizi ve Frank Serpico’ya Dair (İlk 20 Dakika Öngörüleri ile) | Sidney Lumet – Serpico, Analiz

 

Demir Abla ile Serpico Filmi Analizi ve Frank Serpico’ya Dar (İlk 20 Dakika Öngörüleri ve Çıkarım Soruları ile) | Sidney Lumet – Serpico, Analiz

Anahtar kelimeler: Serpico, Frank Serpico, Sidney Lumet, Al Pacino

Serpico kadar olabilmek mi? Yoksa “Serpicolaşmamak” mı? Adalet kavramının dünyada geldiği son noktaya bakınca “Serpicolaşabilmek” dışında yapılabilecek, insanın anlam arayışına katkı sağlayacak ne var acaba?

Satın alınamayan polis Frank Serpico ve Serpico filmi… Adalet kavramının “mevcut” sistem içinde nasıl biçimlendiğine; Umberto Eco’nun altını çizdiği “toplumsal kodların” bu yapılar içerisinde nasıl amansızca normalleştiğine çok güzel örneklerden birisi Serpico. Serpico hem film olarak hem de gerçekte de filmde olanları yaşamış olan Frank Serpico olarak önemli bir olgu… Çünkü Serpico hem bir biyografi hem de bir dönem (günümüze de uzanan) gerçeği.

Film için en “sıradışı” polisiye filmlerden birisi demek mümkün, zaten Amerika tarihinin en “sıradışı” polislerinden birisi olan Frank Serpico’nun hayatını perdeye aktarmak söz konusu olduğunda “sıradışı” bir polisiye ( en azından öyküsel düzlemde) çıkmaması mümkün değil. Film Peter Maas’ın Serpico isimli kitabından uyarlama, dolayısıyla filmde kimi sahnelerin “aşırı hızlı” geçtiği duygusuna kapılsak da filmi izledikçe bu boşlukları doldurmak mümkün oluyor. Sidney Lumet tıpkı On İki Kızgın Adam’da olduğu gibi bizi hemen “tematik izleğin” içine çekiyor.

Filmin gayesi belli: Satın alınamayan bir polis üzerinden adalet kavramını sorgulamak… O nedenle sinematografi bütünüyle mevcut gerçekliği ve dönemi aktarma üzerine kurulu… Al Pacino’nun oyunculuğu yine üst düzey, Frank Serpico’ya benzerliği ise gülümseten türden… Filmin temel sorusu ve ikilemi şu: Yozlaşmış bir sistemde bir insan nasıl “sevdiği işi” doğru olarak yapabilir?

 

Filmde Frank Serpico’ya polis arkadaşının sorduğu bir soru var ki unutulmaz:

Frank, let’s face it; who can trust a cop that won’t take money? Kabul edelim Frank… Rüşvet almayan bir polise kim güvenebilir?

Küçük bir ek: Film’de Serpico’nun boynunda ay yıldızlı bir kolye görüyoruz, kayıtlara göre bu kolye hizmetiçi eğitim için New York’a giden bir Türk polis tarafından hediye edilmiş. Bir diğer dikkat çekici ayrıntı ise Serpico vurulduktan sonra onu tedavi eden doktorun Nejat Uygur’un abisi olması… Şimdi analizimize geçelim, analiz sonrası Serpico’nun gerçek yaşamına tekrar göz atmayı sürdüreceğiz.

 

BİRİNCİ BÖLÜM:

Filmin sadece 20 dakikasını izlendi ve filmin devamına dair öngörülerde bulunuldu.

(Alttaki sorular filmin 20.dakikada durdurulması ile Demir Abla’ya sorulmuş, filmin devamına dair öngörüleri alınmıştır.)

 

1-Frank Serpico Charlie’nin yerinde neden bu kadar şaşırıyor, daha sonra bu duruma alışacak mı?

Serpico’nun daha önce karşılaşmadığı bir durum en nihayetinde. Charlie’nin yerine ilk defa giden ve aklıselim olan kim olsa aynı tepkiyi verirdi bence. Aklıselim dedim çünkü girdiği ortamdaki garipliği fark edemeyecek derecede umarsız yahut psikopatlık düşkünü insanlar da var. Serpico belki de zamanla böyle bir umarsızlığın pençesine düşecek. Ama bunun pek de olası gelmediğini, ilk sahnedeki vurulma konusunu konuşan ve ardından herkesin -özellikle de üst rütbeli birinin- hastaneye akın etmesinden anlıyorum. Umarsız birini üç beş arkadaşından başka kim sever ki?

2-Serpico neden: “sadece formları doldurmak” istiyor?

Serpico’nun “eğlence” anlayışına uymadığı için o odada kalmak yerine tutuklama formlarını doldurmaya gidiyor. Şiddetten zevk almıyor. Şiddetin dozunu kendince ayarlamış ve vicdani açıdan nasıl rahat hissedeceğini bulmuş. Veya şöyle de olabilir; bir suçludan bilgi sızdırabilmek için bu şiddete gerek var ama nasılsa bu odada benden başka bu görevi yapacak birisi var deyip odadan çıkmıştır. Kötü polisi onlar oynasın, ben suçluyla “bak yukarıda sana dokunmadım ama benden kaçarsan sırtına mermiyi yersin” cümlesini kurabilecek kadar iyi ve güven verici polisi oynayayım, demiştir belki. Göreceğiz…

3-18. dakikada Serpico’nun yaşadığı ikilem olan: yakaladığı kimseyi başkasına teslim etme” durumunda kalsan ne yapardın?

Serpico o zamanlar “çömez” ve karşısındakiler “abi” konumundalar. Bu durumu nasıl ve ne şekilde çözmesi gerektiğini bilmiyor ama olması gerekenin, yani konunun muhatabının kendisi olması gerektiğini biliyor. Biliyor bilmesine ama karşısındaki “abi”ler öyle argümanlarla geliyorlar ki -devriye ekibinin yapacağı bir iş değil, görev saatinde sokaklarda değildin, işinin başında değildin, hiç not tutmadıysan uyarıyla kurtulabilirsen şükret- şüpheye düşüyor. Bunda “çömez” olmasının etkisi de büyük tabi. İşleyiş hakkında yeterli bilgiye sahip olsa, kağıt üzerinde her şeyin nasıl da kuralına uygun hale getirilebileceğini bilir ve “bu benim olayım” lafının arkasında durabilirdi. Ben de muhtemelen Serpico gibi davranırdım çünkü kurallarla ve yaşı büyük olanların daha çok tecrübeye sahip olduğu düşünülen bir ortamda görev yapıyor. Ama, koca bir ama var burada 🙂 , Serpico ile aynı karakterde değilsem ve anında parlayan biriysem, hele ki burnunun dikine giden biriysem ve karşıdakinin üslubunu da hiç mi hiç beğenmediysem, işte o zaman işler “çirkinleşebilirdi”.

4-Serpico sence görevi bırakacak mı, devam mı edecek, departman mı değiştirecek?

Fırsatını bulursa ya görevde yükselmek için çalışır yahut birim değiştirir çünkü işinin “kendine göre sorunları var”. Görevi bırakacağını düşünmüyorum çünkü ilk sahnede hala polis vb. olduğunu görmekteyiz. Bence birim değiştirecek ve yükselecek çünkü “gözleri cavcaklı” 🙂

5-Charlie’nin lokantasında ileride ne olabilir? Serpico’nun aşk yaşamı nasıl biçimlenir?

Lokantadaki “Charlie ne verirse onu yersin” düşüncesini kırma girişimleri olacak diye düşünüyorum çünkü bu uygulamadan hoşlanmadı ve parasını ödeyip istediği bir şeyi yemeyi düşündü bile. Hatta lokantadaki “agaya beleş” kokuşmuşluğunu ortaya çıkarıp Charlie’nin ne gibi bir çıkarının olduğunu da öğrenince lokantada pompalı tüfekler bile patlayabilir.

Serpico’nun, 20. dakikada ayakkabıcı arkadaşıyla yaptığı sohbette, bir kızla tanıştırılmak istendiği ve onun buna pek yanaşmadığını gördük. Nedenini de kendisi anlattı ve kızın etrafındaki herkesin polis olması dolayısıyla onun da bir polis olduğunu düşündüğünü söyledi. Bu cümleden de, etrafında sürekli olarak gördüğü polislerden sıkıldığı ve ona polisliği unutturacak biriyle birlikte olmak istediği sonucuna varabiliriz. Öyle birini zor da olsa bulacak bence. Çiçekli midi elbisesiyle kafede çalışan kıza aşık olabilir örneğin. Öyle biri olur genelde 🙂 Belki görevinde yükseldikten sonra bulacak belki de ilk sahnedeki vurulma olayını o kadın için yaşamış olacak.

6-Serpico’nun arabasına ve eşyalarına kim göz kulak olabilir? Serpico o evden ve şehirden taşınır mı?

İlk 20 dakikanın konuları arasında olmamasına rağmen sadece soru üzerinden “nasıl bir sahne yaşanmıştır”ı ele alacağım 🙂

Arabasına ve eşyalarına komşu evin çocuk bakıcısı göz kulak olabilir. Serpico sonrasında komşu evin bakıcısıyla bir ilişkiye başlar.

Serpico görevde yükselmiştir. Bakıcı kadının da kirli geçmişi (baktığı evin çocuklarını zengin iş adamlarına pazarlar) gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Serpico ipin ucunu takip ettikçe senatörlere kadar ulaşacaktır. Sonunda da sistemi çökertip evden taşınacağı sırada da bakıcının evinde çalıştığı kişilerden çocukların babası, Serpico’yu vurur (İlk sahne).

7-“Bir adamın bahçesini seversen kendisini de sevmelisin…” repliği nerede ve kimler arasında geçiyor olabilir? Bu yeri ve kimseleri biraz tarif eder misin?

Bu konuşma, Serpico’nun yeni taşındığı evin bahçesinde geçiyor olabilir. Ev bir apartman dairesi değildir. Hatta görevde yükseldiği için dubleks bir eve bile taşınmış olabilir ki bahçesi olsun. Verandası geniş, tipik bir Amerikan evidir. Hatta verandanın köşesinde olmazsa olmaz bir Amerikan bayrağı da asılıdır. Komşu evin çocuk bakıcısıyla evin hanımı arasında geçen bir konuşma olabilir. Evin hanımı Afro-Amerikan’dır ve üstünde vişne çürüğü renginin ağırlıkta olduğu kloş midi bir etekle beyaz bir bluz vardır. Bakıcı ise İskandinav kökenli bir Macar’dır, buğday tenli, hafif çekik ve koyu mavi gözlü, üstünde Macar yöresel kıyafetlerini hatırlatan kırmızı ağırlıklı bir etek ile siyah, küçük ekoseli bir gömlek vardır. Serpico’nun bahçede, iş yükünü bir nebze de olsa atabildiği tek yer olan, laleleri budama sırasındaki görüntüsüne bakarken iki kadının konuşması ekrana gelmektedir.

8-Serpico sence ikili oynayan bir “köstebek” olabilir mi-olacak mı?

Bence olabilir. Çünkü görevde yükselirken nice pisliklere şahit olmuştur ve işleri kendi çıkarları için kullanmak adına sadece kendisi için köstebek olmayı öğrenmiş olabilir. Olursa ilginç bir konu izlemiş oluruz çünkü Serpico ilk 20 dakikada gayet düzgün profil çizmiştir ve köstebek olacak bir görüntü vermemektedir.

 9-Serpico içinde bulunduğu sistem tarafından yozlaştırılacak mı, yoksa çevresini ve sistemi değiştirecek mi?

Aslında her ikisi de olacak bence. Rütbe almak için, farkında olmadan, etrafına benzemeye başlayacak, insanları severken herkesten kuşku duyup her lafın ardında bir art niyet arayacak. Dahası onların yediği gibi yiyip onların konuştuğu gibi konuşacak. Elbette bir aydınlanma yaşayacak çünkü ilk sahnedeki o sevgi bağını kurmuş olabilmesi için iyi polise tekrar dönmesi gerekecek. Bu dönüşü yaşadığı zaman da, Charlie’nin lokantasına yine sarhoş gittiği bir güne denk gelecek. Pompalı tüfekler patlayacak, sevdiği biri kendi kurşunuyla yaralanacak, sonrasında aydınlanma yaşayacak. Önce kendi değerlerini hatırlayıp değişime uğrayacak, sonrasında da etrafında ufak çaplı da olsa bir sistem değişikliği yaşatacak.

10-Serpico’nun dünyayı daha iyi bir yer yapması mümkün mü, değilse de dünyayı iyi bir yer yapmak nasıl mümkün olabilir?

Tek başına pek de mümkün değil bence. Bir başlangıç olabilir mi, evet olabilir ama bir lider, sanmıyorum. Yaşayacağı düşünülen aydınlanma sayesinde biraz da olsa kendine gelecek ve kendi dünyasını daha iyi bir yer haline getirecektir ama bütün dünya bundan ibret alıp kendisine çekidüzen verecek midir? Gandi bile yapamamış, Serpico mu yapabilecek? 🙂

 

Dünyayı iyi bir yer yapmak hiç de kolay değil. Filmlerde bile kolay değil. Ütopyalar güzeldir ama trajik taraflarımızı dramlarımızı nasıl ortadan kaldıracağız? Yahut iyi bir dünyada dramlara yer olmamalı mı sahiden? E öyleyse bizi biz yapan acılarımız olmadan eksik olmayacak mıyız? Ya da eksik kalıp daha iyi bir dünyada yaşayacağız. Seçim şansınız olsa hangisini seçerdiniz? Ben karar veremedim henüz.

Ve filmin “etik” ikilemleri üzerinden çağımıza baksak ne tür çıkarsamalar yapılabilir?

 

Hâlâ aynı düzende giden yüzlerce etik ikilemi görebiliyoruz. Hatta filmdeki ilk ikilemin aynısını bile görebiliriz. Medya havuzundan biraz uzaklaşıp araştırma yapmak yeterli. Kimler neler uğruna, ahlaki çöküşünü tamamlayıp kendini bilmez halde ekranlarda boy gösteriyor ve bunu normalleştirebilmek adı altında çığırtkanlık yapıyor, görebiliyoruz ne yazık ki. Kendi etiği belki de buydu, ikilemde kaldı ve kendini iyi hissettiği tarafı seçti, bu da bir bakış açısı olabilir elbette. Ama bunu herkesin gözüne sokarak yapmak/yaşamak ne derecede kendimizi iyi hissettiriyor, bunu sorgulamak lazım sanırım. Yapmacık ve bozulmuş bir “iyi hissetmek”ten hangimize fayda gelebilir ki!

İKİNCİ BÖLÜM:

FİLMİ İZLEDİKTEN SONRA…

YANILMIŞIM

Zzzzzzzzz-zzzzzzzzzzzzz

Yanılmışım…

Serpico’nun arabasına ve eşyalarına kapının önündeki köpek satıcısı iki genç bakıyorlar. Bunu nasıl da düşünemedim! Tabi ki de onlar bakacaktı! Aksi ne mümkün! 🙂

Bir adamın bahçesini seversen o adamı da sevmelisin… Tahminim doğru, bir yere kadar tabi. Yeni taşındığı evin bahçesinde geçiyor bu konuşma ve yan komşu olayı da doğru. Hatta filmdeki sarışın komşu neden İskandinav kökenli bir Macar olmasın ki! 🙂

Evin hanımı ve çocuk bakıcısı hikayem burada sona eriyor tabi, kabul ediyorum.

 

Charlie’nin lokantasında beklediğim silahlı çatışma olmadı 🙂 Serpico’nun aşk hayatı tahminimden biraz daha çalkantılı oldu ama görevde yükseldikten sonra olması öngörüm gerçekleşti. Okuldan bir kızla tanışacağını düşünmemiştim, hele de kafamdaki masumiyet timsali olan çiçekli midi elbiseli bir kız yerine, motosiklete mini eteğiyle binebilen cesur ve iddialı bir kızla tanışacağını hiç düşünmemiştim. Biraz basitleştirmişim senaryoyu, kabul ediyorum 🙂 Hatta benim yazdıklarımla ikinci bir Serpico bile çekilebilirmiş 🙂 Biraz Bollywood etkili olurmuş ama olsun 🙂  Hintlilerin kıyafet düşkünlüğünü aratmayacak bir tarzı vardı, onu da es geçmeyeyim, bu konuda yakalarız:) Bazı sahnelerdeki konuşmaları takip edemedim, sadece Serpico’nun nasıl bir kıyafet giydiğine, hangi takıları taktığına, kahverengi deri çantasına ve şapkalarına odaklandığım için birkaç yerde geri alıp tekrar izlemek durumunda kaldım, itiraf ediyorum 🙂 Al Pacino’yu daha önce “çiçek çocuklar” haliyle görmemiştim, ilgimi çekti. Filmdeki kıyafetlerinden bir defile yaptırmayı bile hayal ettim 🙂

 

Köstebek oldu. Hayatını riske attı ve köstebek oldu. Alnında “hedef tahtası” yazdığını bildiği için beylik silahından hariç bir silah edinmek zorunda kaldı ama doğru bildiği işi yapmaktan vazgeçmedi. Sürgün edildi, inandığı yoldan dönmedi. İçeridekilere de dışarıdakilere de anlattı ama herkes bir şekilde işin içinde olduğu için, kendi işlerine yaramadığı yerde devamını anlatmasına izin vermediler. Daha önemli işler vardı; uzun ve sıcak bir yazın beklenmesi gibi.

 

Serpico’nun yozlaştırılması konusunda; onların yediği gibi yiyip onların konuştuğu gibi konuşacak, demiştim. Yanılmışım. Etraftaki örneklerden yola çıkarak kolay bir çözümleme yapmışım, evet. Onların yediği gibi yemeyi bırak, herkes üniforma giyerken o sivil çalışıyordu. Mantıklı temellere dayandırıp neden böyle olması gerektiğini müdüre anlattı ve geneldeki müdür algısından beklenmeyecek bir hoşgörüyle karşılaştı, hatta -kendini yeteri kadar kanıtlamadan hem de- kendi devriye arabasıyla çıkmasına bile izin verdi. Bu uçuk bir senaryo bence 🙂 her yerde rastlayamazsınız, sindire sindire izlemenizi öneririm 🙂 (senaryonun gerçek bir olaydan esinlenildiğini hatırlayıp, hatırlatıyorum ve şaşkınlığım biraz daha artıyor)

 

Sonunda istediğini aldı. Aldı almasına ama filmin sonundaki hali, ilk baştaki halinden çok farklıydı ve hala aynı şeyi -dedektif olmayı- istiyor muydu? Sormadılar. Hastane yatağında rozeti verdiler. İyi, namuslu, dürüst bir polis olduğu için mi verdiler yoksa suratının ortasından vurulacak kadar aptal olduğu için mi? (Aptallık konusu herkesin malumu: diğerleri seni öne sürerler, birisi sana silah doğrulttuğu zaman başlarını çevirirler, denilmişti Serpico’ya. Dinlemedi ve yine kendini öne attı. Suratının ortasında bir kurşunla ödüllendirildi.)

 

Filmin sonundaki konuşmasından can alıcı bir cümleyle bitiriyorum: “Bu kurumda yozlaşma, yüksek yerlerden göz yumulmadan varolamaz.”

 

VE FRANK SERPICO

 

Francesco Vincent Serpico, 14 Nisan 1936 doğumlu, eski bir New York Polis Departmanı (NYPD) Dedektifi. 1970’lerin başında, özellikle de Peter Maas’ın kitabı üzerinden çekilen 1973 yapımı, yukarıda analizini de yaptığımız Serpico filmi ile adı ünleniyor. Hatta filmde Serpico’yu canlandıran Al Pacino oyunculuğu için Oscar’a aday dahi gösteriliyor.

Erken dönem Serpico, Serpico Serpicolaşmadan önce

 

Serpico tıpkı iki kardeşi Vincenzo ve Marigliano gibi Napoli, Campania’dan zamanında göçen İtalyan göçmenler Maria Giovanna Serpico’nun en küçük çocuğu olarak Brooklyn, New York City’de doğuyor. Hem Amerikan hem de İtalyan vatandaşlığına sahip. 17 yaşında Amerika Birleşik Devletleri Ordusu’na katılıyor ve Güney Kore’de piyade olarak iki yıl görev yapıyor. Daha sonra Brooklyn College’da yarı zamanlı özel dedektif ve gençlik danışmanı olarak çalışıyor. Serpico daha sonra City College of New York’tan Bachelor of Science derecesi alıyor.

 

Ve Serpico Kariyer Yolunda: NYPD (Acaba?)

 

11 Eylül 1959’da Serpico’nun, New York Şehri Polis Departmanına (NYPD) deneme devriyesi olarak katıldığını görüyoruz ve 5 Mart 1960’da tam devriye görevlisi oluyor. 81. bölgeye atanıyor, ardından iki yıl Ceza Teşkilatı Bürosu için çalışıyor ( BCI). Daha sonra sivil kıyafetli olarak gizli işlere atanıyor ve sonunda da filmde de tanık olduğumuz üzere teşkilattaki yaygın yolsuzluğu ortaya çıkarıyor.

Bin bir surat Serpico.

Hey Frank! Serpico aslında kimdi? (Ülkemiz şartlarında ifade etmek gerekirse o sırada Serpico sadece “basit bir sivil polis memuru” idi.)

 

Serpico, “haraç yardımcılığını” ifşa etmek için Brooklyn, Bronx ve Manhattan’da çalışan bir sivil polis memuruydu. 1967’de, üstlerine yaygın sistematik polis yolsuzluğuna dair inandırıcı kanıtlar bildirdi ama kendisine yardım eden başka bir polis memuru David Durk ile tanışana kadar bu çabaları hiçbir etki görmedi. Serpico, ortaklarının polis müfettişleriyle yaptığı gizli görüşmelerden haberdar olduğuna inanıyordu. Son olarak, New York Times’ın NYPD’deki yaygın yolsuzlukla ilgili 25 Nisan 1970 tarihli bir ön sayfa hikayesine katkıda bulundu ve ancak bundan sonra bu soruna ulusal çapta dikkatleri çekti. Belediye Başkanı John V. Lindsay, polisin yolsuzluk suçlamalarını araştırmak için beş kişilik bir komisyon atadı. Bu oluşturulan Knapp Komisyonu, adını komisyon başkanı Whitman Knapp’ın adını almıştır.

Serpico: Kimi yolsuzluklar kalıcıdır…

Çekim, Serpico’nun vurulma anı ve kamu yararı (kamunun yararına olan kimin zararınadır?)

 

Serpico, 3 Şubat 1971’de Williamsburg, Brooklyn’deki 778 Driggs Bulvarı’nda bir uyuşturucu tutuklama girişimi sırasında vuruldu. Brooklyn Kuzey polis komutanlığından dört memur, bir uyuşturucu anlaşmasının yapılacağına dair bir ihbar almıştı. İki polis, Gary Roteman ve Arthur Cesare dışarıda kalırken (filmde araçta bekliyorlar), üçüncüsü Paul Halley apartmanın önünde durdu. Serpico, yangın merdiveninden çıktı, yangın merdiveni kapısından girdi, aşağı indi, şifreyi dinledi, ardından dışarıdaki iki şüpheliyi takip etti.

Polis, genç şüphelileri tutukladı ve birinde iki torba eroin olduğunu tespit etti. Halley şüphelilerin yanında kaldı ve Roteman, İspanyolca konuşan Serpico’ya uyuşturucu satıcılarının kapıyı açmasını sağlamak için sahte bir satın alma girişimi yapmasını söyledi. Polis, üçüncü kata indi. Serpico elini tabancasının üzerinde tutarak kapıyı çaldı. Kapı, vücudunu içeri sıkıştıracak kadar birkaç santim açıldı. Serpico yardım istedi ama memur arkadaşları onu görmezden geldi.

Serpico daha sonra şüpheli tarafından 22 LR tabancayla yüzünden vuruldu:

.22 LR (.22 Long Rifle , 22 cal. , 22 kalibre) olarak adlandırılmakta ve kısaca .22LR olarak bilinmektedir. Metrik karşılığı 5.6x15mm’dir. .22 kalibre ilk olarak 1857 yılında Amerikan Smith&Wesson firması tarafından “Smith&Wesson .22” fişeği olarak tasarlanmış olup daha sonra 1887’de J. Stevens Arms & Tool Company tarafından .22 Long fişeğinin kovanı ve .22 Extra Longın mermi çekirdeğinin kombinasyonu ile üretilmiştir ve yüz yıldan fazladır bu kalibre, tabancanın yanı sıra revolver, yivli tüfek ve hatta av tüfeklerinde dahi kullanılmaktadır. .22LR Kenardan ateşlemeli sistem (Rimfire) özelliğine sahip olması ve çok küçük bir kalibre olması nedeniyle maliyeti çok düşüktür.

Mermi gözün hemen altına isabet ederek çenesinin yukarısına yerleşti. Serpico saldırgana vurarak karşılık verdi, yere düştü ve yüzü kanamaya başladı. Polis meslektaşları, bir memurun vurulduğunu belirtmeyi: polis merkezine ” 10-13 ” anonsu yapmayı reddetti. Yan dairede oturan yaşlı bir adam acil servisleri aradı, bir adamın vurulduğunu bildirdi ve Serpico ile kaldı. Bir polis arabası geldiğinde, Serpico’nun bir polis memuru olduğunun tümü de aslında farkındaydılar, onu devriye arabasıyla Greenpoint Hastanesine götürdüler.

Frank Serpico’nun NYPD kimlik kartı, kılıfı, paltosu…

Mermi, işitme sinirini kopararak bir kulağını sağır bırakmıştı ve Serpico o zamandan beri beynine yerleşen kurşun parçalarından kaynaklanan kronik ağrıdan muzdaripti. Çatışmanın ertesi günü Belediye Başkanı John V. Lindsay ve Polis Komiseri Patrick V. Murphy tarafından ziyaret edildi ve polis departmanı onu saat başı yatak kontrolleriyle bezdirdi. Daha sonra Serpico, Knapp Komisyonu önünde ifade verdi.

 

Serpico’nun vurulmasını çevreleyen koşullar hızla sorgulanmaya başladı. Uyuşturucu baskını sırasında silahlı olan Serpico, ancak şüpheliden kısa bir süre uzaklaştıktan sonra, olay yerine kadar kendisine eşlik eden iki memurun onu apartman dairesine kadar takip etmediklerini anlayınca vurulmuş ve Serpico’nun vurulmasının-vurulmamasının elinde olup olmadığı sorusunu gündeme getirmiştir. Aslında filmde de görüldüğü üzere, öldürülmek üzere meslektaşları tarafından daireye getirildi. Resmi bir soruşturma yapılmadı. Serpico’yu vuran Edgar Echevarria, daha sonra cinayete teşebbüsten hüküm giyecekti. 3 Mayıs 1971’de, New York Metro Magazine kumarbazlardan rüşvet almakla suçlanan bir NYPD teğmeninin bakanlık davasında ifade vermesinden bir hafta önce, hakkında “Dürüst Bir Polisin Portresi” adlı bir makale yayınladı.

Knapp Komisyonu önünde ifade

 

Ekim ayında ve yine Aralık 1971’de, Serpico Knapp Komisyonu önünde ifade verdi:

Bugün buraya geldiğimde… Umarım polis memurları, yolsuzlukları bildirme girişimim sonrası son beş yıldır maruz kaldığım aynı hayal kırıklığı ve endişeyi gelecekte de yaşamazlar…  Onlara istenmeyen bir görev yüklediğimi hissettirmiştim. Sorun şu ki, dürüst bir polis memurunun, diğer memurlardan alay etme veya misilleme korkusu olmadan hareket edebildiği atmosfer henüz mevcut değil. Polisin yolsuzluğu, en azından departmanda daha yüksek seviyelerde tolere edilmedikçe var olamaz. Dolayısıyla bu duruşmalardan gelebilecek en önemli sonuç polis memurlarının dairelerinin değişeceğine dair mahkumiyetidir. Bunu engellemek için polis yolsuzluklarıyla ilgilenen bağımsız, kalıcı bir soruşturma organı, tıpkı bu komisyon gibi, gerekli… (The New York Times, 15 Aralık 1971.)

Serpico, New York Şehri Polis Departmanı tarihinde yolsuzlukları rapor etmek için öne çıkan ve ardından milyonlarca dolar tutarında yaygın, sistematik yolsuzluk getirileri hakkında açıkça ifade veren ilk polis memuruydu.

Emeklilik ve aktivizm

 

Serpico, New York Şehri Polis Departmanı’nın en yüksek şeref madalyası olan Onur Madalyası’nı aldıktan bir ay sonra 15 Haziran 1972’de emekli oldu. Tören yoktu; Serpico’ya göre, “bir paket sigara gibi” madalya masanın üzerinden ona basitçe teslim edildi. İyileşmek için İsviçre’ye gitti ve neredeyse on yılını orada ve Hollanda’da bir çiftlikte yaşayarak, seyahat ederek ve okuyarak geçirdi.

Hayatı hakkında Serpico adlı bir film yapmaya karar verildiğinde, Al Pacino, memuru, Pacino’nun New York, Montauk’ta kiraladığı bir evde onunla kalmaya davet etti. Pacino ona neden “öne çıktığını” sordu ve Serpico, “Pekala, Al, bilmiyorum. Sanırım bunu söylemem gerekiyor çünkü… Kendimi dinlemeseydim, bir müzik parçasını dinlediğimde kim olurdum? ” Bir zamanlar saldırıya uğramış ve soyulmuş olan büyükbabasına ve amcasına (İtalya’da saygın bir polis memuru) kendi adalet duygusundan-duygularından ötürü epey itibar etmişti.

 

Haziran 1974’te, New York Eyaleti Demokratik Parti’nin Niagara Şelaleleri’ndeki kongresinde Amerika Birleşik Devletleri Senatörü adayı Ramsey Clark’a adaylık konuşması sırasında yardım yapmak için kısa bir süre ABD’ye döndü. Clark aday gösterildi ancak genel seçimi görevdeki Cumhuriyetçi Jacob Javits’e kaybetti.

 

Frank Serpico, 1979’dan 1980’e kadar Avrupa’da seyahat ederken Galler’in Corwen kentindeki Orissor Koleji’nde yaşadı; (Old Union Work House ve daha yakın zamanda Corwen Malikanesi olarak bilinen Orissor’un kurucularından biri ve yöneticisiydi: imzası tapuda görünüyor). Corwen ve çevresinde iyi tanınıyordu ve sık sık kasabanın barlarında görülüyordu. Orissor ile bir anlaşmazlıktan sonra, 1980’de New York’a dönmeden önce birkaç hafta B & B’de kaldı.

 

Serpico, Abner Louima’nın 1997’deki işkencesinin ardından yapılan örtbas girişimleri ve 1999’da Amadou Diallo’nun vurulması gibi polis vahşeti, sivil özgürlükler ve polisin yolsuzluğundan hâlâ bahsediyor. “Büyük kişisel riskler karşısında bile gerçeği ve adaleti arayan bireylere” destek veriyor, onlara “lamba çakmakları” diyor; Paul Revere’in Amerikan Devrim Savaşı sırasındaki gece yarısı yolculuğunun ruhuna uygun olarak halkı tehlikeye karşı uyarmak anlamına gelen daha geleneksel olan “ihbarcı” yerine bu terimi tercih ediyor.

 

“Bir polis memurunun ilk yükümlülüğü, hizmet ettiği topluluğun ihtiyaçlarından sorumlu olmaktır… Sorun, dürüst bir polis memurunun, diğer memurların alay veya misilleme korkusu olmadan hareket edebileceği atmosferin henüz mevcut olmamasıdır. Dürüst memurun dürüst olmayan memurdan korktuğu bir atmosfer yaratıyoruz, tersi değil.”

 

(Politico tarafından yayınlanan “Polis Hala Kontrol Dışında… Bilmeliyim” başlıklı Ekim 2014 röportajında, Serpico polis şiddetine dair güncel konuları ele alıyor.)

 

2015 yılında Serpico, siyasete ilk atılımını yaptığı New York Stuyvesant kasabasının yönetim kurulunda bir koltuk için koştu. Seçimi kaybetti.

 

Polis memurları arasında, eylemleri hala tartışmalı, ancak John Jay Ceza Adalet Koleji’nde polis çalışmaları profesörü Eugene O’Donnell, bir çalışmasında Serpico’nun “her geçen yıl daha fazla kahraman figürü haline geldiğini” söylüyor.

 

19 Ağustos 2017’de Serpico, New York City’de New York’ta NYPD polis memurları ile Brooklyn Köprüsü’nün eteklerinde Colin Kaepernick protestolarına destek olurken canlı yayınlanan bir konuşma yaptı. Polis zulmü kültürünü olduğunu iddia etti. Serpico, “Bu ülkenin ve dünyanın herhangi bir yerinde adaletsizlik ve baskıya karşı koyma cesaretine sahip olan herkesi desteklemek için buradayım.” Dedi.

 

NYPD üzerindeki etki

 

Serpico’nun çabalarının bir sonucu olarak, NYPD büyük ölçüde değişti. Knapp Komisyonu’nun danışmanlığını yapan ve şehrin Polis Yolsuzluğuyla Mücadele Komisyonu’nun başkanı olmaya devam eden Michael Armstrong, 2012’de şöyle bir gözlemde bulunuyor: “1970’lerin sonlarında ve 1980’lerin başlarında, yardımcı kanunlar genellikle polis yolsuzluğunu önlemek için uygulanmadı hem de neredeyse 40 yıl boyunca. Sonuç olarak, bahisçiler ve uyuşturucu satıcıları çoğu zaman açık bir şekilde vitrin dışında faaliyet gösterirken, fahişeler açık bir şekilde reklamını yaptılar ve çoğu zaman mallarını şehrin çeşitli “kırmızı ışıklı” bölümlerinde sattılar.”

Eski polis memuru Frank Serpico, tek odalı bir kulübede yaşıyor. TV veya İnternet yok. “Artık benim hayatım bu,” diyor. “Orman, doğa, yalnızlık.” Foto Kredi … Librado Romero / The New York Times

Kişisel hayat

 

15 Haziran 1972’de Serpico, Avrupa’ya taşınmak için hem NYPD’yi hem de ABD’yi terk etti. 1973’te, “manevi bir evlilik” ile evlendiği Marianne (Hollandalı) adında bir kadınla bir süre yaşadı; Marianne 1980 yılında kanserden öldü. Daha sonra Serpico, Amerika Birleşik Devletleri’ne dönmeye karar verdi.

 

Tek çocuğu oğlu Alexander, 15 Mart 1980’de evlilik dışı olarak doğdu. Serpico’nun doğum kontrol hapı kullandığını iddia ettiği anneye çocuk nafakası ödemelerine itiraz etmek için mahkemeye gittikten sonra (bu iddiayı reddetti) mahkeme, onun ayda yaklaşık 900 dolar ödemesi gerektiğine karar verdi.

 

27 Haziran 2013 tarihinde, ANPS (Ulusal İtalyan Eyalet Polisi Birliği) ABD Şubesi, ona İtalyan İçişleri Bakanlığı sponsorluğunda İtalyan Eyalet Polisi tarafından resmi bir ödül olan “Aziz Michael Başmelek Ödülü” verdi. Francesco Serpico şimdi bir İtalyan vatandaşı: Aynı tören sırasında, Jus sanguinis’i kuran ve İtalyan vatandaşlığı kazanmasına izin veren ANPS ABD başkanı Başmüfettiş Cirelli tarafından yapılan uzun araştırmanın ardından ilk İtalyan pasaportunu aldı.

 

Medyada Serpico

 

  • Peter Maas’ın 1973 basımı Serpico biyografisi 3 milyon kopya satıldı.
  • Peter Maas’ın 1973 basımı bu biyografisi, Sidney Lumet tarafından yönetilen ve başrolde Al Pacino’nun oynadığı 1973 filmi Serpico için uyarlandı.
  • 1976’da David Birney, NBC’de, Serpico: The Deadly Game (“The Deadly Game” olarak da bilinir) adlı bir TV filminde Serpico olarak rol aldı.
  • NBC TV filmi, kısa ömürlü bir Serpico TV dizisine pilot olarak hizmet etti.
  • Frank Serpico 2017 belgeseli yayınlandı.
  • 8 Aralık 1973’te All in the Family “The Taxi Caper” bölümünde Serpico’dan New York polis memurlarının “yeni nesil” lerinden biri olarak bahsedildi.

VE SON SÖZ:

Adalet herkes içindir ama çok az kimse herkes için adaletli kalabilir.

(Affetmeyensanat)

 

 

Comments

comments